Yaşadığımız çağda kendimizi birilerinin beğenisine sunma dürtüsünden asla kopamaz bir hale geldik. Son dönemde sosyal medyanın yaşamın tam merkezine oturması ile de sürekli birilerine kendimizi gösterme çabası ve onların zihninde yer etme arzusu ile yaşar bir durumdayız. Hayatın hiçbir alanında soyutlanamadığımız bu sosyal mecralar ister istemez bizi etkiliyor ve ekilişimde bulunmamıza sebep oluyor. Gerçeğin artık bu sosyal mecralarda yapılan paylaşım ve bilgiler ile arandığı bu dönemde buranın dışında kalmış hayatlar gerçek olarak nitelendirilmeyerek , bu mecraların dışında kalanlar bilgi yoksunu olarak nitelendiriliyor. Aslında bu durumun tam aksine bu mecralardan kendini soyutlayarak asıl bilgiyi doğru kaynaktan alan ve bu mecraları amacı dahilinde dozunda kullanan kitle tam da gerçekliği yaşar durumda olan tarafta. Ancak hayatın her anının bu mecralarda akması sebebi ile ve bazı grupların bu mecraları amacı dışında kullanarak, işin sadece ruh hastalığı boyutuna varmış olması sebebi ile bu durumun dışında kalan kitle marjinal olarak görülüyor. Hayatta birilerinin ekranında bu kadar görünür olmak ise gerçekten bu kadar keyifli olabilir mi ? Belki de sadece sosyal medya da değil işin tam tersini gerçekte birilerinin zihninde her gece sürekli yer kaplamak hoş olabilir miydi? Dünyada sizi tanıyan tanımayan insanların her gece rüyalarını girdiğinizi ve bir sabah uyandığınızda sizi tüm dünyanın tanıdığını düşünün. İlk başta kulağa ilgi çekici gelen bu durum popüler olmanın da kısa yolu gibi görünebilir.
2023 yapımı Ktristoffer Borgli‘nin yazıp yönettiği ve başrolünde Nicolas Cage‘in oynadığı “Dream Scenario” tam da bu durumu ele alıyor. Film Paul adlı sıradan bir hayatı olan ve üniversitede hocalık yapan karakterin bir anda tüm insanların rüyalarına girmesi ve herkes tarafından tanınmasını konu alıyor. Bir anda herkesin rüyalarına girmeye başlayan Paul kendini istemsiz gelen bir şöhretin ve popülerliğin içinde buluyor. İlk başlarda bu durumun zararsız olduğunu düşünen Paul aradan geçen süreden sonra insanların sert tepkileri ile karşılaşmaya başlıyor. Rüyalarda iyi olan karakteri değişen Paul artık insanların rüyalarında onları öldürmeye çalışan , zarar vermeye çalışan kötü bir rüyaya dönüşüyor. Bu durum ise şöhretin yerini gerçek hayatta saldırılara bırakıyor. Normal hayatta yapmadığı sadece insanların rüyalarında yaptığı kötü eylemlerle suçlanmaya başlanan Paul gerçek hayatta toplum tarafından dışlanmaya hatta öldürülmeye çalışılıyor. Zihinlerde olmanın şöhretini tepetaklak olmuş bir hayatla ödemeye başlayan Paul adeta kendi benliğinin ve gerçekliğinin ispatı için çabalamaya başlar. Ancak zihinlerde yer ettiği yer öyle kanıksanmıştır ki artık gerçekliğinin bir değeri kalmamıştır.
Tıpkı günümüz sosyal medya paylaşımlarının zihnimizde yer edindiği gibi. Gerçek olamayan sadece belli filtreler ile donatılmış dar açılar ile çekilmiş güzel video ve fotoğraflar zihnimizde gerçek bir yer ederek var oluyor. Oysaki açı değiştiğinde ya da genişlediğinde gerçek orada duruyor. Zihnimize gerçeği kabul ettirdiğimiz ve görmesine müsaade ettiğimiz ölçüde gerçeği görüp kabul eder. Bu yaşadığımız gerçek olmayan yapay sosyal medya çağında ise yapmamız gereken zihnimize gerçeği değişik açılardan göstererek hakikati bulmaktır. Dar açıda veya filtrelenmiş görsellerde kaldığımız sürece bir gün Paul gibi kendi gerçekliğimizin ispatı için çabalamak zorunda kalırız.