ÖLÜM PERİSİ

Banshee, İrlanda mitolojisine ait ölümü simgeleyen bir peridir. Genellikle yaşlı kadın kılığında dolaştığı ve kapı eşiğinde oturup sesler çıkararak o evden birinin öleceği haberini verdiğine inanılır. Banshee ölüm haberini gece saatlerinde karga benzeri sesler çıkararak verir. Bu sesi sadece üç defa yapar. Evden biri bu sesi duyup kime ait olduğunu görmeye çalıştığında, banshee aniden ortadan kaybolur. Bunun tam tersi bir davranış şekli sergiledikleri inancı da mevcuttur. Ölecek kişiyle göz göze gelip ona derin bakışlar atarak ses çıkardıkları da düşünülür.

The Banshees of Inısherın işte bu mitolojik karakterin efsanesi ile harmanlanmış 2022 yapımı bir film. Film İrlanda’nın Inısherın adasında geçmesi ile de bu efsanevi hikayeyi gerçekçi bir zemine oturtuyor. Filmin yönetmen koltuğunda da İrlandalı yönetmen Martın McDonagh var. Filmin ön plana çıkmasını hikayesi kadar oyuncu kadrosunun rollerindeki kusursuza yakın oyuncukları da sağlıyor. Özellikle Colin Farell’in oynadığı Padreıc karakteri ile Oscar jürisinin beğenisini kazanmamış olsa da oyunculuğu ile filmi ne kadar yukarı çektiği filmi izleyenlerin ortak görüşü olarak görebiliriz. Oscar jürisinin sadece Colin Farell’in hakkındaki tutumu değil filme bir ödül dahi vermeyerek ne kadar adaletsiz bir seçim yaptığı izleyenlerin yine ortak görüşü arasındadır.

Filmin konusu, yıllardır Inısherın adasında yaşayan iki arkadaştan birinin ani şekilde bu arkadaşlık bağını koparmaya çalışmasına dayanıyor. Arkadaşıyla bağını koparmaya çalışan karakter, kendi iç dünyasına çekilerek karşı tarafın sorgulamalarına ve arkadaşlığı sürdürme çabasına yanıtsız kalıyor. Diğer karakter ise bu bağın bu kadar kolayca kopamayacağı düşüncesiyle durumu kabullenmeyen bir tutumla arkadaşına kendini anlatma çabasına düşüyor. Geçmişte var olan arkadaşlık bağını tekrar sürdürmek için ısrarcı oluyor. Ancak diğer karakter, kararının netliğiyle hareket ederek bağını kopardığı arkadaşını görmezden geliyor. Bir noktada karakter, bu ısrarın bıkkınlığı ve karşı tarafa karşı olan tavrını ispatlamak için kendine karşı fiziksel şiddet sergiliyor. Karşı tarafın geçmişteki arkadaşlık ve bağın tekrarını istemesi üzerine, bu fiziksel şiddetin dozu artıyor. Film, bu tonu ve etkileyici sahneleriyle merak uyandıracak şekilde devam ediyor. Ayrıca, Inısher’in adasının muhteşem manzarası da filme eklenince, görsel açıdan etkileyici görüntüler ortaya çıkıyor.

Filmde olan arkadaşlık ilişkisini gerçek hayatımızda da yaşamamız mümkündür. Yılların getirdiği arkadaşlıklar bir sabah uyandığımızda son bulmuş olabiliyor. Bu bizim veya diğer kişinin isteğiyle gerçekleşebiliyor. Hayatta bazen tutkular da sıkıcı hale gelebilir. Her gün görüp konuşmak isteğimiz insan karşısında soğukluk hissedebilir ve o kişi bize aynı çekicilikte gelmeyebilir. Bu durum, aradaki bağın kuvvetine bağlı olmaksızın bu şekilde işleyebilir.

Bu duruma bizi iten sebepler elbette ki vardır. Hayata bakış açımız ve tutkumuz değişmiş olabilir. O kişi ile geçirmiş olduğumuz eylemler artık bize aynı hisleri uyandırmayıp aynı çekicilikte gelmiyor olabilir. İnsan kendini irdeleyerek varlığını bulmaya çalışır. O kişiden koptuktan sonra tutunduğumuz şeyler belki de bizi asıl olarak yansıtan ve oraya ait olduğumuzu hissettirendir.

Zaman içinde kurduğumuz bağ gerçekçi kurulmuş bir bağ olmayabilir. Bu bağın yanılsamasından bir cesaret ile kopmuş olabiliriz. Bu cesareti göstermiş olmamız şimdi yürüyeceğimiz tutkuda bizi var edeni bulmamızı yani aslında kendimizi bulmamızı sağlayacaktır. Duruma hep kendi açımızdan bakmamız gerekir. Karşı tarafta tıpkı filmdeki karakter gibi tutum ve ısrarı ile vicdanını sorgulamalıdır. Bugüne kadar onun inandığı bu arkadaşlık bağında neyin eksik olduğunu anlamaya çalışmalıdır. Aslında bu anlamayı sorgulama yaparak gerçekleştirirken tutkusunun ölçüsünü de bize yansıtmış olacaktır. Tıpkı Padreıc karakterinin ısrarında diğer karakterin kendine zarar vermeye başlaması gibi. Orada aslında yansıtılan Padreıc karakterinin arkadaşlığa olan tutkusu, aynı zamanda. Bizim de aynı tavrı takınıp kendimize zarar vereceğimiz durumu çıkmaz buradan elbette ki. Fakat benzeri bir tutku gördüğümüz zaman inanmış ya da inandırılmamış olduğumuz o arkadaşlık bağına olan bakışımızın değişebileceği ihtimali de vardır. Belki de yanılmış olduğumuzu ya da bakış açımızın değiştirilmesi ve bu bağ inancın kuvvetlenmesi ile arkadaşlık asıl temeline oturacaktır. Gerçeklik boyutu sadece bir düzlemde değildir, tutkunun sınırı gerçeğin ötesindedir. Sadece nasıl yansıtılacağı keşfedilmelidir.

Arkadaşlıklar İnısherın adasının manzarası gibi akıp gidiyor. Hayatımızda her şey mükemmel görsellerle dolu. Fakat adanın içinde uçurumlar da var. Bir gün o arkadaşlıklar kendilerini uçurumun kenarından dönüşü olmayan bir suya atıp o suyun içinde sonsuzluğa karışabilirler. Bu sebeple, var olan görsel zenginliğimize gerçekçi bir bakış açısı katalım…

Yorum bırakın